adressarrow-left Kopiearrow-leftarrow-rightcrossdatedown-arrow-bigfacebook_daumenfacebookgallery-arrow-bigheader-logo-whitehome-buttoninfoinstagramlinkedinlocationlupemailmenuoverviewpfeilpinnwand-buttonpricesine-wavetimetwitterurluser-darwinyoutube
Dİl & Edebİyat

Gurbette Sıla

Hasretin Tedavisi Sokaklarda Bulunur

Türkiye’de geçirdiğim üç sene ve edindiğim binlerce deneyimden sonra dört aydır tekrardan Berlin’deyim. Daha öncesinde burada yaşamış olmama rağmen tekrardan adapte olmakta zorlanıyorum. Neticesinde her hafta sonu rakı içmem, Spotify’da en son dinlenenler bölümündeki dinlediğim sanatçıların isimlerinin hep ı, ş, ğ olması… Ve en sevdiğim şarkılardan biri olan Özdemir Erdoğan’ın Gurbet şarkısı.

Gurbet. Eğer çevirmen tembellik yapıyorsa, bunu sadece Yurtdışı olarak çevirebilir. Gurbet esasen memleketine uzak olan, sonradan yerleştiğin, en azından bir süreliğine kaldığın yerdir. Hepsi bu kadarla da sınırlı değil. Bahsettiğimiz kelime aynı zamanda özlemi beraberinde getirir. 60’larda göç etmiş işçiler bunu çok iyi bilir. Tam da bunu anlatmıştır Özdemir Erdoğan, aşkından kilometrelerce uzaklardayken. ‘’Memleketten bir haber var mı?’’

Sıla ise Gurbet’in tam karşısında. Sıla bırakıp gelmiş olduğun evin, memleketindir.  Misafir işçilerin sılası, Türkiye’. Türkiye’de doğmamış olmama rağmen, göç etmiş işçilerin tam olarak gurbette neler hissettiklerini anlıyorum. Çünkü şu sıralar Türkiye sılam.

Küçük hoşbeşler bittiğinde, herkes sessizliğe büründüğünde Berlin’in yağmurlu gri havasının altında… İnsan özlüyor sılasını, gurbetine saydırırken. Tam da melankolinin içine bıraktığında insan kendini, Cin keklerinin paketi çarpıyor göze yada yakınlardan geçen bir arabanın içinden gelen, Sıla’dan (İzmirli olan, memleket değil) bir şarkı çalınıyor kulağına. Ve fark ediliyor ki Türkiye o kadar da uzakta değil.

Memleket özlemine karşı en iyi gelen ilaç: Sokaklardaki Türk dükkanları. Dükkanların isimleri bana aynı adlara sahip arkadaşlarımı hatırlatıyor. Hermannstraße’de kısa bir yürüyüş o kadar iyi hissettiriyor ki… Gurbet yerine sılayı düşünmeye başlıyorsun daha çok.

Mesela buradaki Anıls Telecafe (tr: Anıl’ın internet kafesi): Bana saçlarının uzunluğundan dolayı adını rehberimde ‘’Anıl Saçlar’’ diye kastettiğim arkadaşımı hatırlatıyor. Tabı ki daha sonrasında berbere gidip saçlarını kestirdi.

Blumen Melek (tr: Melek çiçekçisi) bana sadece birbirinden renkli bitkileri . Aynı zamanda  birisi azınlıklar hakkında konuşurken ‘’Ayrımlaştırmaya ve ayrımlaştırılmaya hiç niyetim yok’’ diyen cesur öğrencimi hatırlatıyor.

Gizem Supermarkt bana hem halay çekemeyen kimseyi bir türlü sevemeyen başkentteki ev arkadaşımı, hem de Ankara’daki patlama sırasında, kendi de gurbette olan arkadaşımı hatırlatıyor. Whatsapp’tan hep yazardı durumumu merak ettiği için.

Kısacası insanın özlediği Cin Kekler değil veya bir yer değil. Esas özlenen geyik yaptığın, yanında olmasını istediğin insanlar. Türkiye’de geçirdiğim zamanda Sıla’yı, Berlin’e döndüğümde Gurbet’i öğrendim. Misafir İşçi jenerasyonuna göre artık daha kolay gurbetle başa çıkmak. O zamanlar tabii WhatsApp, Skype falan yoktu. Belki onlar için mahallede şöyle bir tur atmak yeterliydi veya dükkanların tabelalarında buldular, Özdemir Erdoğan’ın söylediği şeyi.

İlham alınan şarkı:

Sonrakİ yazı

Müzİk & Dans

Sıkıntıya karşı Müzik

ÖzÖz'le Sohbet

    Lust auf Lecker Newsletter?