adressarrow-left Kopiearrow-leftarrow-rightcrossdatedown-arrow-bigfacebook_daumenfacebookgallery-arrow-bigheader-logo-whitehome-buttoninfoinstagramlinkedinlocationlupemailmenuoverviewpfeilpinnwand-buttonpricesine-wavetimetwitterurluser-darwinyoutube
Müzİk & Dans

Kolektif İstanbul

Aile zoruyla gidilmeyen akrabasız, gelinsiz ve damatsız bir düğün

Kolektif İstanbul, bize burnumuzda tüten zamanların ve İstanbul’un kokusuyla geldi. Aslı Doğan ve Richard Laniepce ile kısa bir görüşme için buluşup konu konuyu açınca, hiç susmak istemediğimiz bir röportaj oldu. Sohbetten o denli keyif aldık, kendilerine kanımız o kadar kaynadı ki, röportajı ‘vakit ayırdığınız için teşekkür ederiz’ yerine ‘gel, seni bi’ öpücem’ ile sonlandırdık. Daha sonra konser esnasında kurtlarımızı döküp, davul ile sahneden inen Richard Laniepce ve Batuhan Baraç ile hamamcı teyzenin kaybolan altınlarını unutmaya fırsatımız oldu. Hiç tanımadığımız insanlarla karşılıklı göbek atıp, hala süregelen Corona salgınına rağmen herkesle öpüşüp koklaştık. 

Lafı çok uzatmayıp, sizi Köln Kulturbunker tarafından düzenlenen konserin öncesi gerçekleştirdiğimiz bu harika röportaj ile baş başa bırakıyoruz. Keyifli okumalar.

İlk sorumuz sana gelsin, Richard. 2001 yılında İstanbul’da üç aylığına kalacağım diye gidiyorsun ama hâlâ orada yaşıyorsun. Neydi seni oraya çeken? 

Richard: Balkanlar’da bayağı çok gezdim. Müzikle ilgili araştırmalar yapıp farklı enstrümanlar, eski plaklar vs. topluyordum. Doksanların sonuna doğru Balkanlar’da çok depresif bir hava oluşmuştu. Herkes çok mutsuzdu. Sonrasında İstanbul’a gittiğimde birden büyük bir neşeyle karşılaştım. İnsanlar her şeye rağmen mutluydu, şimdiki durum her ne kadar farklı olsa da. Bir de müzikle ilgili araştırmalarımı da rahatlıkla devam ettirebileceğim bir yerdi İstanbul, çünkü hem Balkan müziğine hem de Anadolu müziğine odaklanabilme şansım vardı. Hayatımın merkezi haline geldi orası.  

Peki şu anki duruma bakarsak, İstanbul’da kalmaktan pişman mısın?

RichardPişmanım. (gülüşmeler) Aslında pişmanlık değil bu, fakat üzgünüm, çünkü olaylar güzel gelişmedi. Belki bir ayağım dışarıda kalsaydı ve İstanbul dışında da bir alternatifim olsaydı daha kolay olabilirdi her şey ama tamamen İstanbul odaklı yaşadığım için biraz sıktı bu durum.  

Aslı: Son beş yıldan beri her şey çok zor olmaya başladı. Corona sıkıntılarımızın sadece bir tanesi. Bir ara ülkenin dört bir yanına sürekli bombalar yağıyordu. Kurun değer kaybetmesi işimizi hayli zorlaştırdı. Niyetimiz Türkiye’den ayrılmak değil, fakat dışarıda biraz daha çok vakit geçirmek istiyoruz, daha doğrusu bölünmek istiyoruz çünkü ülkenin şartları artık ağır gelmeye başladı. 

Albümünüzün adı neden KısmetCorona ile bir ilgisi var mı?

Aslı: Evet, var, çünkü albüm öyle bir döneme denk geldi ki, hiçbir konu hakkında bilgimiz yoktu. Albüm aslında hazırdı ve Nisan 2020’de çıkacaktı ama sonra neler olduğunu zaten siz de biliyorsunuz. Ne olacak? Bu iş kaç yıl sürecek? Ne yapacağız? Nerede ve nasıl yaşayacağız? Cevabını bilmediğimiz onlarca soruyla karşı karşıyaydık ve dolayısıyla büyük bir boşluğa düştük. Albümü ne zaman yayımlayacağımızı bilemedik ve durmadan erteledik. Tam bir yıl sonra albümün birinci yıl dönümünde artık ‘albümün de kısmeti buymuş’ deyip albümü yayımlama kararı aldık. Kısmetten başka diyebilecek hiçbir şeyimizin olmadığı bir dönemde bulunduğumuz için albümümüzün adı Kısmet oldu. 

Yaptığınız müziği ,,Progresif Düğün Müziği’’ olarak tanımlıyorsunuz. ,,Düğün müziğine’’ karşı her ne kadar genel anlamda bir ön yargı mevcut olsa da, sizin veya Altın Gün gibi gruplar bu ön yargıyı bir nevi kırabildi gibi sanki. Siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?

Aslı: Başta yaptığımız müziğe Balkan müziği deniliyordu fakat bizim için bu işin kaynağı düğünler. Düğün müzisyenlerin tek amacı düğüne gelenleri oynatmak, daha doğrusu göbek attırmaktır. Bütün enerjilerini buna veriyorlar. Bizim için de öyle. İngilizce’deki ‘not to play the musicto play with themusic’ durumu daha net bir şekilde açıklıyor sanırım. Düğün müziği, düğün müzisyeni, düğüncü gibi terimler daha çok pejoratif anlamda kullanılıyor olsa da, biz gerçekten düğün repertuvarlarını çok seviyoruz. Özellikle Bulgaristan’daki Roman düğünleri bizim temel besin kaynağımızı oluşturuyor. 

Grubun tek kadın üyesi olmak nasıl bir duyguAslı? Anlaşılmadığını düşündüğün veya zorlandığın anlar oluyor mu? 

Aslı: Zorlukları kesinlikle var. Belki altı kadın olsak, çok daha farklı sıkıntılarımız olacaktı. Grubun tek kadın üyesi olmak bana daha çok kolaylık sağlıyor. Ama bununla birlikte tüm kararlar bana kalıyor ve tüm sorumluluk bende oluyor. Kimi zaman anne ya da kız kardeş, kimi zaman yol gösterici olmam beklenebiliyor. Bu durum bazen benim için zorlayıcı oluyor ama dediğim gibi bunu bir dezavantaj olarak görmüyorum.

Türkiye’nin karanlık bir döneminde bu kadar pozitif bir müzik yapabilmeniz bence Türkiye toplumu hakkında da çok şey gösteriyor.  Sizce hangi Kolektif İstanbul şarkısı Türkiye’nin şu anki durumunu en iyi şekilde yansıtıyor?

Aslı: Hamamcı TeyzeÇünkü hani böyle şikâyet edeceğin hiçbir kurum kalmaz ya. Yani “karakola gittim şikâyet ettim, aradım taradım, bulamadım”, benim bu duruma sinirimi bu şarkı çok güzel özetliyor ve hamamcı teyze bana bu durumda sembolik bir şikâyet mercii veriyor. Benim oturup gerçekten dertleştiğim kocaman bir kadın görüyorum orda. “Acımadı yine” yine bir dönem öyle oldu, tam darbeden sonra çıkmıştı. Orda da insanlar kendi aralarında bir bağ kurdu. Orda bir “iyimseolmayan umut” diye bir kavram var. Benim için her şey çok güzel olacak değilçünkü her şey bana göre çok güzel olmayacak. Ama su anki koşullar içinde, bir şeylerin daha iyi olması için elimizden geleni yapmakla yükümlüyüz.

Sizce yaptığınız müzik politik mi?

Aslı: Türkiye’de nefes almak bile politik. Ne yaparsak yapalım politik bir şey yapmış oluyoruz.

Yaptığınız müzikle neyi hedefliyorsunuz?

Aslı: Her şeyi bir kenara bırakıp hep birlikte göbek atabilmek bir arada şarkılar söyleyebilmek bizim asıl amacımız diyebilirim. Biz altımız da başka yerlerden geliyoruz. Dünyanın bambaşka yerlerinde köy meydanlarında, Montreux Caz Festivali’nde, Brezilya’da, Afrika’da, Erbil’de, Türkiye’nin çok farklı salonlarında, Avrupa’nın bir sürü köşesinde on altı yıldır birliktemüzik yapıyoruz. Biz insanların gelip kendilerini iyi hissettikleri bir şeyi paylaşıyoruz. Bu bizi en çok ayakta tutan şey galiba.

Röportaj: Selin Bahar Sarıkaya, Eda Derya & Berivan Kaya
Editör: Vildan Çetin
Fotoğraf: Nathan Dreessen

Hier zum Interview auf DEUTSCH

 

Sonrakİ yazı

Toplum & Hİkayeler

Türkiye Açmazı: Gazetecilik ve Toplumsal Hareketler

Yazar ve Gazeteci Güney Güneyan ile Söyleşi

    Lust auf Lecker Newsletter?