adressarrow-left Kopiearrow-leftarrow-rightcrossdatedown-arrow-bigfacebook_daumenfacebookgallery-arrow-bigheader-logo-whitehome-buttoninfoinstagramlinkedinlocationlupemailmenuoverviewpfeilpinnwand-buttonpricesine-wavetimetwitterurluser-darwinyoutube
Müzİk & Dans

“Bu Gelen İsyanın Sesi!” – Gaye Su Akyol

Şarkıcı, söz yazarı, besteci ve prodüktör Gaye Su Akyol, geleneksel Anadolu müziğinin, saykodelik‘in, surf rock’ın ve post-punk’ın zıtlıklarını fütürist yaklaşımıyla bir araya getiriyor. 2014’te yayımlanan ilk albümü Develerle Yaşıyorum’dan bu yana üç albüm yayımlayan GSA, yenilikçi tarzı, sesi ve duruşuyla herkesi büyülemeyi başardı.

Şarkı sözlerinde aşk, mistik, uzay, mizah, sisteme karşı eleştirilere yer verirken, kliplerinde de bilinçaltımıza hitap edip bize mesajlar vermeye çalışıyor. ‘İstikrarlı Hayal Hakikattir’ klibinde birbirinden tamamen zıt insanlar bir dolmuşta seyahat ederken söylemek istediği şey; onca farklı insanın bir arada huzur içinde yaşamasının mümkün, hatta gerekli olduğu.

En son üç şarkıdan oluşan EP’si Yort Savul: İsyan Manifestosu’nu yayımlayan Gaye Su Akyol, şu sıralar yeni albümü üzerinde çalışıyor. renk. ekibi olarak büyük hayranı olduğumuz bu güzel isimle keyifli olduğu kadar sert eleştirili bir söyleşi gerçekleştirme şansımız oldu.

Özellikle yurtdışında değişik başarılara imza attın. Bu başarıyı neye bağlıyorsun ve bu ne hissettiriyor sana?

Orijinal, özgün, zamanın ruhunu yakalayabilen ancak geçmişi ve geleceği de içine alabilen, felsefesi olan bir müziğin peşindeyim. Yaptığım işin niteliğini umursamaya, kendime ait bir dilin peşinde olmaya değer veriyorum. Bir eserin zamana direnip direnmeyeceğine zamanın kendisi karar verir. Bu ülkede yaşanan acıları, mutluluğu, dertleri, kendi arkeolojimi, dünyanın içinde bulunduğu durumu, hakikat olarak başımıza musallat edilen “post truth” iklimini şarkılarımda okuyabilirsiniz. Öte yandan pek çok farklı türün iç içe geçtiği bir müzik bu – gitar ağırlıklı ancak Türk müziği gamları, usûlleri, kompozisyonları da var, içinde Rock ‘n’ Roll, Anadolu Pop, Klasik Türk Müziği, Halk Müziği, caz ve dinlediğim bir sürü müziğin etkisi var. Ancak gün sonunda tamamen kendisi olan bir dil. Birçok müzisyenin sesi çok ileriki yaşlarda duyulabiliyor. Ben yaptığım işin karşılığını manevi olarak görece çabuk aldım, bu da muazzam bir tatmin.

Yeni albümün üzerinde çalışıyorsun. Her şey yolunda giderse, dünyaca ünlü bir isimle çalışacağından bahsetmiştin. Her şey yolunda gitti mi? Şansımı denemek istiyorum: Kim o sürpriz isim?

İlginç bir şekilde çok sevdiğim farklı müzisyenler de oyuna dahil oldu. Hatta olay o kadar büyüdü ki, bu iş birliklerinden farklı bir albüm mü çıkarsak diye düşündük. Şu an en sevdiğim gruplardan birinin çok önemli bir üyesiyle bir şarkı üzerinde çalışıyoruz. İsim veremiyorum çünkü sürpriz olsun ve o mutluluğu hep birlikte yaşayalım istiyorum. Ama şunu söyleyebilirim: Çok güzel şeyler bizi bekliyor.

Yeni albümle ilgili başka ayrıntılar verebilir misin? Çıkış tarihi belli mi? Son albümde olduğu gibi bir cover parça veya Bir Yaralı Kuştum gibi damar şarkı/lar yer alacak mı?

Bu süreç tamamen şarkı yapmaya odaklanarak geçiyor. Çok fazla yeni fikir üzerinde çalışıyorum ve yeni şarkılar, düzenlemeler yapıyorum. Mesela bu süreçte eğlenmeye, mutlu olmaya o kadar hasret kalmışız ki kendimi dans şarkıları yaparken buldum. Belki yakında öyle bir sürpriz gelebilir. Albüm Ekim – Kasım gibi gelir sanıyorum. O zamana kadar üretmeye devam.

Dünya’nın veya Türkiye’nin şu anki durumu bir Gaye Su Akyol şarkısı olsaydı, hangisi olurdu?

Bir sürü şarkı geliyor aklıma ama sanırım en öne çıkan ,,Halimiz İtten Beter”. Şu anki durumumuzu en iyi özetleyen şarkı, çünkü şartlar zor ve gelecek belirsiz fakat yine de bir şekilde hayat neşemizi muhafaza etmeye çalışıyoruz.

Halimiz itten beter, keyfimiz paşada yok
Koy masaya bir duble, buzsuz olsun

Sosyal medyada takip ediyorum seni ve geçen yaptığın bir paylaşım bayağı ilgimi çekmişti. Love Bombing ile ilgili bir şeyler paylaşmıştın. Senin hayatında da bir narsistin var olduğunu var sayıyorum. İlk olarak bunu nasıl fark ettin? Çünkü gördüğün sevgi, şefkat ve ilgi karşısında bunu fark etmek çok da kolay bir şey değil. Bunun üstesinden nasıl geldin?

Narsistler sayıca azımsanmayacak kadar çok. Pek çoğumuzun hayatına girip çıkıyorlar gözlemlediğim kadarıyla, hatta çoğunlukla çıkmıyorlar da maalesef. Aslında hepimiz biraz narsistik kişilik özellikleri taşıyoruz. Bu makul bir seviyede olduğu sürece bir sorun teşkil etmiyor fakat bir noktadan sonra patetik bir yere varabiliyor. Bu özellikleri taşıyan insanların hayatıma farklı ilişkilerle girdiği oldu. Psikoloğum ,,Bu insanların hayatına girmesine neden izin verdiğin ya da bu ihtiyacın nereden kaynaklandığı daha önemli bir soru” demişti. Gerçek olmayan ilişkileri, gerçek gibi algılamamızı sağlayan ihtiyaç nedir? “Bir olma” ya da “boşlukları doldurma” ihtiyacı mı? Daha çok sevilme isteği mi? Sanırım kendimizi suçlamadan kendimize bu soruları sormamız gerekiyor. Birisinin sizi manipüle etmeye çalıştığını veya başta sizi çok özel hissettirirken daha sonra değersiz hissettirmeye çalıştığını fark ettiğiniz anda kırmızı bayrağı dikmek gerek. Bu süreçte bir uzmanla görüşmekte kesinlikle fayda var. Ben şu an sadece şunu söyleyebilirim:

Bu dünyada varsak, değerliyiz. O yüzden kimsenin sizi değersiz hissettirmesine izin vermeyin!

Çocukken hayalin resim ve müzik yapmakmış. Şu an hayalini yaşıyorsun diyebiliriz. Hâlâ hayal kurabiliyor musun? Evet ise, ne gibi hayallerin var?

Hayal kurmayı bıraktığın zaman, ölüm başlıyor bence. Bu yüzden ilk sorunun cevabı: Evet, hâlâ hayal kuruyorum ve hiçbir zaman bırakmadım. Üstelik çok tuhaf ve fantastik hayaller de kuruyorum. Ama neye ikna olursan, gerçekliğin de ona dönüşüyor. Şu sıralar en çok yakında çıkacak olan albümümde birlikte çalacağım müzisyenlerin ve çekeceğim videoların hayalini kuruyorum. Sonra Avrupa’da bir yerde kuracağım stüdyonun ve ardından Anadolu’nun çeşitli noktalarında kurmak istediğim stüdyoların hayalini kuruyorum. Bir sürü hayal kuruyorum ve bu hayallere ulaşmak için bugün yapmam gerekenleri yapmaya çalışıyorum. Hiç ulaşamayacak olsam da muazzam motivasyon!

 Neye ikna olursan, gerçekliğin de ona dönüşüyor.

İnsanların yaptığın müzikten farklı beklentileri vardır mutlaka. Herkeste değişik duygular uyandırıyordur, herkese farklı mesajlar veriyordur. Peki sen yaptığın müzikten ne bekliyorsun? Ne anlatmak istiyorsun?

Aslında müzik kendini anlatamıyorsa, orada bir sıkıntı vardır. Beklediğim şey, yaptığım müziğin beni, bugünü, hayallerimi, acılarımızı, ortak geçmişimizi, olası geleceğimizi, içinde yaşadığımız “post truth”u ve henüz düşünülmemiş olanı anlatması. Ben zamansız bir iş yapmak niyetindeyim. Müziğim bundan yüz sene sonra dinlendiğinde, bugünü o günkü insanlara anlatmasını istiyorum. Bu anlamda müziğimden beklentim tarihe dürüstçe tanıklık etmesi, duyguları, tutkuyu, var olma arzusunu tetiklemesi.

 

Neden mutlusun? Neden mutsuzsun?

Mutlu olmak için de, mutsuz olmak için de çok sebep var. Galiba her ikisi de biraz karar vermekle alakalı. Mutsuzluk bir yandan çok kolayken, mutlu olmak bedenen ve ruhen büyük bir yatırım istiyor. Ben o yatırımı yapmayı göze aldım. Tabii bir taraftan insanlar aç, hukuk işlemiyor ve ortam bombok. Ama öbür taraftan özgürlüğü kovalayan, insan haklarını umursayan ve adaleti savunan insanlar var. Dünyada herkes eşit haklara sahip olduğu zaman, elbette ki mutlu olmak çok daha kolay olacak. Bu belki hiçbir zaman gerçekleşmeyebilir, fakat yarın gerçekleşebilecekmiş gibi çalışmak zorundayız. Hayatı anlamlı kılan, bir hedef uğruna mücadele etmektir. Bu anlamda en büyük mutluluk var olmanın farkına varabilmek, bu tuhaf hakikatin içinden oyun oynayarak geçmek, hayallere sarılmak ve bir yandan elbette tüm bu karanlık sistemlere karşı örgütlenip, mücadele edip, haklarımıza sahip çıkmak diye düşünüyorum.

LGBTQI*’nin varlığını inkâr edenler sence neyden korkuyorlar?

Öncelikle kendilerinden, sonra da o tatlı popolarının, tahtlarının sarsılacağından korkuyorlar. Patriyarşinin sarsılmasından, hakların eşit dağılımından korkuyorlar. Özgür düşünceden korkuyorlar. Alıştıkları boktan düzenin bozulmasından korkuyorlar. Ayrıcalıklarının ellerinden alınacağından korkuyorlar. Korkuyorlar da korkuyorlar. Bombok şeylerden korkuyorlar ve korkmakta haklılar, çünkü korktukları şeyler başlarına gelecek. Bu evrensel gerçeklikten kaçamazlar. İnsanların özgürleşmesi fikrinden, fikren kaçabilirler ama bu sonuç gelip hepsini yakalayacak. Yılların getirdiği patriyarşinin o konforlu koltuklarını daha fazla koruyamayacaklar. Kadından ve LGBTQI*’den çok korkuyorlar çünkü oradaki saf ve gerçek gücün farkındalar.  LGBTQI* yürüyüşlerinde hep beraber söylediğimiz ,,Dünya yerinden oynar, ibneler özgür olsa!” sloganı var. “… özgür olsa” kısmına her şeyi koyabiliriz: Kadınlar, translar, lezbiyenler vs. Dünya artık yerinden oynamak zorunda, çünkü şu anki oturmuş hali bozuk ve çarpık. Sürekli savaşların ve sömürünün yaşandığı berbat bir sistemdeyiz ve bu sistemin nasıl işleyemediğini hepimiz yaşıyoruz. Bunlar değişmek zorunda.

Sezar’ın hakkı Sezar’a veriliyorsa, herkese de hakkı verilecek.

Muhalif tavrını saklama gereği duymayan cesur bir sanatçısın. Bu duruşun yüzünden müzik hayatında zorluklarla karşılaştığın oldu/oluyor mu?

Karşılaştığımda, üstüne basıp geçiyorum. O yüzden zorluk olarak nitelendirmiyorum. Mesela bazen bazı çomarlar tarafından linç ediliyorum ama bu benim için bir onurdur. Ben sözümü sakınmayan ve bildiğimi bildiğim şekilde söylemekten geri durmayan biriyim ve öyle de olmaya devam edeceğim. Benim gibi hisseden ve yaşayan bir sürü insan var. Bu anlamda özel ya da farklı olduğumu düşünmüyorum. Ben sadece en temel haklarımızın verilmesi için direniyorum – bunu müziğimle, sesimle, varlığımla yapıyorum. Bu röportajı okuyan arkadaşlarıma naçizane şunu tavsiye edebilirim: Eşitlikten, dostluktan ve adaletten bahsederken korkmayın ve doğru üslubunuzla anlatmaktan çekinmeyin; çünkü haklıyız ve haklı olduğumuz için de geri durmamızı gerektiren bir sebep yok.

Hayalini kurduğun bir ütopyan var mı?

Müziğimde anlattığım bazı ütopyalar var. Hepimizin eşit haklara sahip olduğu ve insanların dili, yönelimleri, ırkı, seçimleri ve geldikleri yerin umursanmadığı bir yaşam yeri benim ütopyam. Sınırların olmadığı, insanların sömürülmediği, dünyanın bizim memleketimizin olduğu bir ütopya hayal ediyorum ve bir gün gerçek olmasını diliyorum.

İsyanın kime veya neye?

İsyanım insanı insana kırdıranlara, haklarımızı gasp edenlere, kötülüğü düstur edinip diktatörlüklerini üzerimize salanlara, elindeki gücü kötüye kullanıp bize kan kusturanlara, insanları manipüle edip onları kullananlara ve bu dünyayı daha az çekilir kılanlara.

Anlamlı yaşamak zaten yeterince zor bir iş. Onu daha da zorlaştırıp zehir etmeye çalışanlara isyan ediyorum.

Röportaj ve Çeviri: Berivan Kaya
Lektörlük: Jeyan İdil Aslan
Fotoğraf: Aytekin Yalçın

 

Sonrakİ yazı

Müzİk & Dans

RAPÇİ EZHEL’LE RÖPORTAJ

„AUCH ICH BIN EIN ALMANCI”

    Lust auf Lecker Newsletter?